• FORUM
  • İLETİŞİM
6 Mart 2021
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster

AKP-MHP Faşizminin ve Egemen Sınıfların Korkusu Büyüyor!- İ.HAKKI ADALI

17/02/2021
FORUM
0
PAYLAŞIM
49
GÖRÜNTÜLEME
Twitter'da paylaşFacebook'da paylaşWhatsapp'da paylaş

Ağırlaştırılmış ve keyfiyete dökülmüş örgütlü devlet şiddetinin her bir toplumsal kesimin sorununu nasılda manipüle ettiğini defalarca gördük, yaşadık. İster ekonomik ister demokratik ister akademik veya sosyal bir sorundan kaynaklı olsun oluşan tepkinin ortaya çıktığı an’da ve ortaya çıktığı yerde kuşatılarak boğulmaya ve sindirilmeye çalışıldığı, hatta “yokmuş” gibi yapıldığına çok kere şahit olduk.

İktidara biat etmiş medya tekelinin bu konudaki hünerlerini de yakından biliyoruz. Eğer bir yerde ekonomik veya akademik talepli mücadele gelişiyorsa, ilk önce devlet şiddeti gereğini yapar, içine sızmış “terörist”ler ayıklanır, gözaltılar, işkenceler, tutuklamalar… ve sonra bu mücadele polisin kuşatması altında kendi halinde “lokal bir vaka” olması sağlanmaya çalışılır. Yok eğer bu mücadelenin lokal olmaktan çıkma ve gündem olma eğilimi varsa “tekelci medya”nın dikkatini çeker, algı oluşturma merkezlerinin yönlendirdiği “aydın akademisyen-uzman”lar devreye girerek “terörist”lerin amaçlarına yönelik tahliller yaparlar, “kökü dışarıda” tahriklere dikkat çekerler, halkları uyarırlar ve her şeyin esasta iyi ve güzel olduğunu, bunu kıskananların oyunlarına gelinmemesini vaaz ederler. Ve toz pembe yalancıktan bir resim çizmeyi de ihmal etmezler.

Egemen sınıf cephesinin bugüne kadar yaptığı budur. Bugünün dünden farkı ise, örgütlü devlet şiddetinin, sivil faşist çeteler, dinci-gerici tarikat, dernek ve vakıfların desteğiyle artırılması ve tümünün medya gücüyle tahkim edilerek çok yönlü kullanılmasıdır.

Fakat, Boğaziçi gençliğinin oyunu bozan kararlı “itaatsizliği” bu döngüye çomak soktu ve halklara yutturulmaya çalışılan yalanlarını ortaya çıkardı.

Boğaziçi memleketi kayyumla yönetenlere karşı mücadelede sembol oldu

AKP militanı kayyum rektöre karşı demokratik itiraz hakkını kullanan Boğaziçi bileşenlerine karşı, Faşist iktidar hemen polis şiddetini devreye soktu. Göz altılarla gençliğin protestosunu doğduğu yerde boğacağını düşündü. Olmayınca, “içlerinde terörist provokatörler var” diyerek haklı ve meşru tepkiyi gözden düşürmeye çalıştı. Amaç, yayılma riski barındıran protesto eylemlerini yayılmadan marjinalize etmek, kuşatmak ve doğduğu yerde boğarak sesini kısmaktı. Fakat başarılı olamadı.

Çünkü, “Rektör Melih Bulu” sorunu lokal anlamda Boğaziçi öğrencilerinin sorunu gibi gösterilmeye çalışılsa da sorun tek başına Boğaziçi’ne kayıt yaptıran öğrencilerin sorunu değildi. Eğitimin niteliğinden bağımsız olarak sorun üniversitelerde okumak isteyen gençliğin genel sorunuydu. Kızlarını ve oğullarını üniversitelerde okutan ve okutmayı hedefleyen anne-babaların, mahallesinde, köyünde, kasabasında üniversiteli bir yakınını, arkadaşını, dostunu görmek isteyenlerin, üniversitede eğitim veren öğretmenlerin, bilim insanlarının da sorunuydu. İradesine “kayyım” atanan Kürt ulusunun, “kayyum”larla yönetim sistemine itiraz eden halkların da sorunuydu. Bu yüzden de “Boğaziçi” yalnızca Boğaziçililerin sorunu değildir, olamazdı da. Tam da bu yüzden Boğaziçi, memleketi kayyumla yönetenlere karşı mücadelenin sembolü oldu. Bu nedenle içlerinde “terörist” var propagandası da tutmadı, mücadeleci dayanışma ruhunu parçalayamadı.

Dün “dayanışma” üzerine nutuk çeken, güzellemeler yapan ve halklara tanımadıklarına dayanışmada bulunması için “İBAN” gönderenlerin, demokratik bir istem nezdinde Boğaziçi öğrencileriyle dayanışma göstermelerine azgın saldırısı sadece ikiyüzlülüklerinin sonucu değil, bu saldırganlığın asıl nedeni korkudur.

Dayanışma büyüdükçe korku duvarları da büyüyor. Faşist iktidarın büyüyen bu dayanışma karşısında nasıl küçüldüğünü görüyoruz. Öğrencilere yönelik kitlesel gözaltılar, tekeline aldığı medya üzerinden yürütülen üretilen yalanlar; “haddinizi bildiririz”, “hele bir deneyin”, “başı ezilmesi gereken zehirli yılanlar”, “bu işin şakası yoktur” türünden tehditlerle korkularını dışa vuruyorlar; meşru direniş karşısında küçülüyorlar.

Küçülen yalnızca faşist iktidar mı?

“Zor” zamanlarında faşist iktidara destek olan-kol kanat germekten geri durmayan “muhalif” denilen düzen partilerinin ve siyasetçilerinin, özellikle de “halkçı ve halktan yana” olduğunu iddia eden CHP’nin, halkların haklı tepkisine ayar vermeye çalışan duruşuna yine tanık olmaktayız.

Haklılar. “Ayar” verilmesi gereken bir tepki ve tepkinin örgütlendiği dayanışma ve mücadele var karşılarında ve bu tepki gittikçe de büyüyor. Tepkiler büyüyüp yaygınlaştıkça da yalnız faşist iktidar açısından değil faşist-gerici egemen sınıflar açısından da potansiyel yıkıcı tehlike haline gelme olasılığı güçleniyor. Her yönden kuşatmaya çalışmaları ve var güçleriyle abanmaları da bundan.

Dayanışma yaşatır, birleşik örgütlü mücadele kazandırır

Dünyanın birçok yerinde yoksulluğa, adaletsizliğe, kölece yaşama, eğitim sistemine, tarım politikalarına, pandemi süreci politikalarına isyan eden halkların başkaldırıları var ve kısa zamanda kitleselleşiyor, yaygınlık kazanıyor. Ortak özellikleri, yerel bir özellik taşısalar da yerelden beslenseler de yerelle sınırlı kalmamaları kısa zamanda yayılmaları ve kitlesellik kazanmalarıdır. Burada, sorunun kendisinden çok sorunların kaynağının aynı olması kitleselleşmenin ve yaygınlık kazanmanın nedeni olmaktadır. Yereldeki polis şiddeti, devlet politikalarını-sistemi sorgulayan bir kitlesellik kazanabiliyor ve kısa zamanda yaygınlaşabiliyor.

Bir diğer ortak özellik ise; mücadeleyle elde edilen kazanımları koruma refleksinin geliştirdiği lokal-yerelle sınırlı savunma alışkanlığının aşılmaya çalışılmasıdır. Büyük mücadeleler sonucu elde ettiğini kaybetmemek için direnen, savunmada duran, yerele hapsolan direnişten daha atak bir duruma, militan saldırı durumuna geçiyor. Lokal mücadeleleri birleştiriyor-genele yayıyor, ortak mücadele örgütleri inşa ederek daha güçlü direnişler sergiliyor. Var olanı korumakla kendini sınırlamıyor, yenilerini kazanmaya yöneliyor.

Boğaziçi öğrencilerinin kararlı mücadelesi karşısında faşist iktidarın baskı ve şiddetle, diğer egemen sınıfların ise “tatlı dille” bu mücadelelere ayar vermek istemesine rağmen ilk günden itibaren Boğaziçi öğrencilerinin mücadelesine sahip çıkan, destekleyenlerin sayısının her geçen gün artması ve yaygınlaşması, kazanımlar üzerinden ilerleyen böylesi bir birleşik mücadelenin zeminini olabildiğince güçlendiriyor. Uzağa da gitmeye gerek yoktur. Gökhan Güneş’i “alacağız” etrafında oluşan birleşik mücadele ve kazanmaya dönük “alacağız” kararlılığı eğitici-öğreticidir.

Birbirinden bağımsız gibi görünen sorunların kaynağı da hedefi de aynı

Sürekli “milli güvenlik” gerekçeleriyle haklarını aramaları yasaklanan işçilerin, asker-polis yığınağı ve şiddetiyle korunan maden tekellerine karşı doğasına sahip çıkan köylülerin, sokak ortasında evinde, işyerinde katledilen, tecavüze-tacize maruz bırakılan kadınların, geleceksizliğe mahkum edilen gençliğin, evleri-mahalleleri yıkılan, iradeleri yok sayılan, ulusal haklarına kurşun sıkılan Kürtlerin, farklı cinsel kimlikleri, inançları nedeniyle düşman ilan edilen LGBTİ+’ların, Alevilerin ve diğer inanca sahip toplumsal kesimlerin, aydınların, sağlık emekçilerinin, sanatçıların, akademisyenlerin, açlığa ve yoksulluğa mahkum edilen milyonların yaşamlarını zehir eden sorunları orta yerde duruyor ve birbirinden bağımsız gibi görünen bu sorunların kaynağı da aynı, hedefi de aynı.

Mesele bunları buluşturmak, ortak mücadele hattında bir araya getirmek, büyük-küçük demeden isabetli hedeflere birlikte yürüyerek, kazanarak ilerlemektir. Birleşik Mücadele güçleri önemli bir adım atmıştır. Bunu ileriye taşımak, kazanımlarla mücadeleyi geliştirmek ve yaygınlaştırmak için; parçalı-lokal sorunları ve eylemsellikleri küçük-büyük demeden aktif sahiplenebilmeli ve bu mücadeleleri görünür kılmalı, her birini diğerleriyle buluşturma-birleştirmeyi hedeflemeli, var olanı-kazanımları korumayla kendini sınırlamamalı, aynı zamanda kazanımları ve mücadeleyi büyütmeyi-yaygınlaştırmayı hedefleyen bir perspektif oluşturmalıdır.

Birleşik mücadelenin her bir kulvarı üzerine düşeni ustaca yaptığında, buluştuğu devrim yatağında yıkıcı bir sele dönüşmesini hiçbir gerici kuvvet engelleyemez.

Önceki Yazı

İpuçları Neyi İşaret Ediyor? - Bakış Can

Sonraki Yazı

HBDH Kürdistan / Botan Başkale Milisleri: Antep’te Gare zaferini kutladı

HBDH

HBDH

Sonraki Yazı

HBDH Kürdistan / Botan Başkale Milisleri: Antep’te Gare zaferini kutladı

Gare, Ankara'ya Ne Kadar Uzak? - Mehmet Güneş

  • HBDH Bülteni Sayı2: Tarih Yolu Aydınlatacak Öncüleri Göreve Çağırıyor

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • KBDH Nucan Malatya Milisleri; Diyarbakır’da polisle çatıştı. 1 ölü

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Faşizme Karşı Emeğimizi, Özgürlüğümüzü Savunuyoruz! Kadın Grevindeyiz!

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HBDH Yürütme Komitesi: İşbirlikçilere, ajanlara, itirafçılara uyarımızdır!

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü Tarih Yazan Emekçi Kadının Devrimci Ruhuyla Selamlıyoruz!…

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER

© 2016 - HBDH.

Login to your account below

Forgotten Password?

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In