• FORUM
  • İLETİŞİM
16 Ocak 2021
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster

Bize güç verin Faşizmi yıkalım Özgürlüğü kazanalım

25/11/2020
FORUM
0
PAYLAŞIM
77
GÖRÜNTÜLEME
Twitter'da paylaşFacebook'da paylaşWhatsapp'da paylaş

Faşizm saldırgan bir politika izliyor

Faşist iktidar kendi sınırları içerisinde ve dışarıda saldırgan bir politika izlemektedir. Dış politikasını yayılma ve işgal stratejisi üzerine koyan faşist iktidar bu temelde bölgede ki bir çok çatışmanın başlatıcısı ya da kışkırtıcısı konumundadır.

Faşist rejimin Libya’daki Serrac hükümetiyle yaptığı kıta sahanlığı anlaşmasıyla birlikte Doğu Akdeniz’de gerilim tırmanmaya başlamıştır. Gerilim her geçen gün daha da tırmanmaktadır. Doğalgaz arama ve karşılıklı ilan edilen Navtexslerle tırmanan gerilimler Yunanistan ile Türk devletini karşı karşıya getirmektedir. Burada bölgesel güç olma stratejisi temelinde faşist iktidar yayılma ve hegemonya genişletme çabası içerisinde olan iktidar bu yönüyle Doğu Akdeniz’de her an bir savaşı başlatabilecek bir konumdadır. Ülke içi siyasette sıkışan iktidar bildik şovenizm ve milliyetçilik söylemlerini ön plana çıkartarak bölgesel anlamıyla bütün Doğu Akdeniz ülkelerini içine çekecek bir çatışma ortamı yaratmaktadır.

Buradan öncelikle belirtmek gerekiyor AKP-MHP faşist iktidarı ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir açmaz içerisindedir. Ülke ekonomisin içinde bulunduğu krizden çıkış yolu en genel anlamıyla savaş ve milliyetçilik üzerinden gelişmektedir.

Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan olarak ilan edilen bölge adeta bir Misaki Milli söylemiyle sahiplenilmekte ve bu çıkarları savunmak için savaş dahil her seçeneğe hazır olunduğu vurgusu yapılmaktadır. Yunanistan’la başlayan gerilim Mısır, Güney Kıbrıs, İsrail ve Fransa gibi ülkelerin katılımıyla daha gerilimli bir hal almış durumdadır.

Yunanistan ile ilişkiler konusunda geleneksel şovenizm ve milliyetçilik söylemini ön plana çıkartan faşist iktidar geçmişten gelen tarihsel düşmanlıkları tekrar ön plana çıkartmaktadır.

Ermenistan ve Azerbaycan arasında yaşanan savaşta Türkiye faşist iktidarı bir fiil dahil olmuştur. Askeri savaş teknolojisi olarak Azerbaycan’ı desteklemiş ayrıca Suriye’deki cihatçı çeteleri Azerbaycan savaşına katarak bölgesel anlamda cihatçı çeteleri sahada kullanma stratejisini yeni bir aşamaya taşımıştır. Savaş Ermenistan’ın yenilgisiyle sonuçlanmıştır. Faşist iktidar bu savaş sonucu önemli ekonomik ve siyasi kazançlar elde etme hedefi içerisine girmiştir. Bu hedeflerin bir kısmına ulaşmıştır. Azerbaycan’a insansız hava araçları başta olmak üzere birçok askeri ekipman satışı gerçekleşmiştir. Suriye’de savaşan cihatçı çeteler Azerbaycan’a taşınarak burada paralı asker olarak savaştırılmıştır.

Ermenistan açısından savaş büyük bir yıkım olmuştur. Dağlık-Karabağ dışında 94 savaşında kazandığı toprakların tamamını geri vermek zorunda kalmıştır. Batı yanlısı bir iktidar olan Paşinyan iktidarı ciddi bir şekilde yıpranmış son tahlilde yine Rusya’nın desteği ve himayesi ile barış anlaşması yapabilmiştir.  AKP-MHP faşist iktidarı bu savaşın kışkırtıcısı olmuştur. Dolaysıyla ölen binlerce Ermeni ve Azeri emekçisinin müsebbibi faşist iktidardır. Kendisi bölgesel yayılma stratejisi temelinde bütün bölgede savaşın ve çatışmanın kışkırtıcısıdır.

Faşist iktidarın bölgedeki yayılma ve işgal politikasının temelinde Kürt karşıtlığı bulunmaktadır. Özel olarak PKK’nin tasfiyesini önüne hedef olarak koyan faşist iktidar bu temelde Kürtlerin bütün parçalarda elde ettiği kazanımların ve hakların karşısında bir pozisyon almaktadır. Hem Kuzey Kürdistan’da Kürt özgürlük hareketine karşı kapsamlı bir savaş yürütürken aynı zamanda kendi sınırları dışında da bu savaşı derinleştirmektedir. Suriye’de işgal politikasının temeli Rojava devriminin yıkılması  bu gerçekleşmediği koşulda kazanımlarının milimimize edilmesi üzerine dayanmaktadır. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Serakaniye- Tel Abyad işgali Afrin’in işgali sonrası Fırat’ın doğusunun hedeflenmesi yaklaşımıdır. Bu temelde faşist rejim bulduğu her fırsatta işgal politikalarını derinleştirme ve işgal alanını yayma siyaseti izleyecektir.

Aynı zamanda İdlip, Azez ve Cerablus hattındaki işgal edilen topraklar faşist rejimin Misaki Milli sınırlarını aşan işgal siyasetinin kanıtıdır.

Güney Kürdistan faşist rejimin işgal saldırılarını derinleştirdiği bir başka bölgedir. Medya savunma alanlarına dönük olarak havadan ve karadan saldırılarını sürekli kılan faşist iktidar kalıcı işgal alanları yaratma çabası içerisindedir.

Haftanin işgal amaçlı saldırı gerilla güçlerinin görkemli direnişi ile karşılaşmıştır. Gerilla birçok açıdan işgalci güçlerin planlarını bozarak tarihsel bir direnişe imza atmıştır. Gerillanın tarihsel direnişi karşısında AKP-MHP faşist iktidarının bütün özel savaş yöntemleri boşa düşmüştür.

Bu koşullar altında faşist iktidar KDP eliyle kendi yapamadığı işgal siyasetini Kürtler arası bir çatışma şekline dönüştürmek istemektedir. Kandil hattına yapılan askeri yığınaklar ve son olarak Gare’nin kuşatılması KDP ile Türk devleti arasındaki ittifakın gün yüzüne çıkmasıdır. Burada Türk devletinin yapamadığı işgal politikası ve PKK’nin tasfiye hamlesi KDP eliyle hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.

Son olarak Şengal’e dönük KDP- Irak Yönetimi anlaşması ve bölgede bulunan YBŞ güçlerinin çıkartılması siyaseti yine Türk devletinin bölgede PKK ve Kürt halkının kazanımlarını yok etme siyasetinin bir sonucudur. IŞİD ile mücadele sahayı terk eden KDP Peşmergeleri şimdi ABD ve Türk devleti tarafından desteklenen bir planın parçası olarak yeniden Şengal alanına sokulmaya çalışılmaktadır.

Faşizm kriz içerisinde

Sınırları dışında savaş ve işgal siyaseti yürüten faşist iktidar ülke içerisinde büyük bir krizle karşı karşıyadır. Herşeyden önce artan savaş ve işgal maliyeti faşist iktidarın ekonomik kaynaklarını tüketmektedir. Bütçede en önemli kalemi savaş giderleri oluşturmaktadır.

Yaşanan Corona virüs pandemisi de düşünüldüğünde iktidar sürekli bir iç krizle karşı karşıyadır. Ülke içerisinde işçi ve emekçiler cephesinde ciddi bir öfke birikmektedir.

Ekonomik göstergeler faşist rejimin adım adım ekonomik bir iflasa doğru gittiğini ispatlamaktadır. Ülke içerisinden sermaye kaçışı yoğunlaşmış durumdadır. Döviz kurlarındaki hareketlilik ve Dolardaki ciddi artış ekonomide ki istikrarsızlığın dışa vurumudur. Türk devletinin döviz rezervleri erimiş ve merkez bankası faiz artışına gitmek zorunda kalmıştır. Sonuç olarak faşist lider Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak istifa etmek zorunda kalmıştır. Bir nevi ekonomide ki kötü gidişin faturası ona kesilmiştir.

Tayyip Erdoğan sürekli olarak yabancı sermayeye güvence vermekte ve ülkede hukukun üstünlüğünden bahsetmektedir. Bu açıklamalar bile yabancı ve yerli sermaye açısından ülkede bir güven tartışmasının başladığının kanıtıdır.

Amerikan seçimlerini Erdoğan ile daha yakın ilişkisi olan Trump kaybetmiştir. Geleneksel Amerikan politikasını savunan ve seçim vaatleri arasında Erdoğan’ı devirmek olan Biden Amerikan başkanlığını kazanmış bulunmaktadır.

İşçi sınıfı ve emekçiler cephesinde ciddi bir huzursuzluk vardır. Bir birinden bağımsız gerçekleşen işçi direnişleri ve eylemler önemli bir işarettir. Faşist iktidarın yarattığı yoksulluk karşısında iktidar cephesinden dillendirilen umursamazlık her geçen gün daha geniş kesimlerde hoşnutsuzluğun dillenmesiyle sonuçlanmaktadır.

Faşizm yaşanan ekonomik krizin faturasını işçi, emekçi ve ezilenlere kesmek istemektedir. Kıdem tazminatı, sigorta fonları, deprem vergiler v.s. işçi sınıfının her türlü birikimi ve ondan kesilen vergiler faşist iktidar tarafından işgal ve savaş politikalarına kaynak olarak aktarılmaktadır.

Hakkını arayan, sokağa çıkan ve geleceğinde söz sahibi olmak isteyen her kesim faşizm tarafından “ terörist” ve “hain” ilan edilmektedir. Birbirinden bağımsız gelişen işçi direnişleri ve eylemlerin yaygınlaşması faşizmin en büyük korkularından birini oluşturmaktadır.

Faşist iktidarın genel çerçevesi erkek egemen bir mantık üzerine kurulmuştur. Savaş ve işgal siyaseti kadınların yaşamını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yaşanan ekonomik kriz yine kadınların hayatındaki erkek egemen baskıları daha da yoğunlaştırmaktadır. Kadın cinayetlerindeki artış ve sürekli bir hal alması faşizmin erkek egemen siyaseti sürekli beslemesinin sonucudur. Bu duruma karşı kadınlar cephesinde ciddi bir öfke birikmekte ve gerçekleşen eylemliliklerde kendisini göstermektedir.

Gençlik faşizmin ekonomik ve siyasi açıdan geleceksizleştirdiği bir toplumsal kesim haline gelmiş bulunuyor. Ekonomik kriz derinleştikçe işsizlik ve geleceksizlik sarmalına giren gençliğin sisteme olan öfkesi daha da derinleşmektedir.

Devrimci güçler inisiyatif almalılar

Tarihsel gelişmeler birleşik devrim güçlerine hiçbir dönemde olmadığı kadar önemli fırsatlar sunmaktadır. Faşizm ciddi bir krizle karşı karşıyadır. Krizden çıkabilmek çıkamıyorsa da iktidarını sürdürebilmek için savaş ve işgal politikalarına sarılmaktadır.

Onun bu politikaları Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarının geleceğini tehdit etmektedir.  Toplum büyük bir ekonomik ve siyasi krizle karşı karşıyadır. Ancak bilinmelidir ki devrimci güçler inisiyatif almadığı sürece faşizm bir şekilde kendi krizini çözecek en azında krizi sürdürülebilir halde devam ettirecektir.

Bütün tarihsel koşullar devrimci güçlerin lehinedir. Toplum ile faşizm arasındaki çelişkiler daha da derinleşmektedir. Ekonomik olarak sistem kendisini sürdürmekte zorlanmaktadır. Geçtiğimiz 6 ay içerisinde ülkenin iç işleri ve maliye bakanları istifa etmiştir.  İç işleri bakanı Süleyman Soylu istifasını geri alsa da sonuç olarak iki olay bile başlı başına rejimin içinde bulunduğu yönetememe krizinin kanıtıdır.

Bütün gelişmeler Marks’ın deyimiyle Almanca değil Fransızca konuşma zamanı içinde olduğumuz bir tarihsel döneme işaret etmektedir. Faşist iktidar ve onun sözcüleri her ne kadar gizlemeye çalışsa da bütün gelişmeler devrimci güçlerin lehinedir.

Birleşik devrim mücadelesi tarihsel bir fırsatla karşı karşıyadır

Devrimci güçler tarihsel fırsatı değerlendirmelidir. Bu yönüyle Birleşik devrim güçleri tarihsel olarak devrimci olanakların çok güçlü olduğu bir tarihsel dönem içerisindedir. Kürdistan ve Türkiye devriminin iç içe birbirini güçlendiren dinamikleri önemli bir tarihsel döneme girmiş bulunuyor.

İşgal ve savaş politikalarıyla süreçten çıkmak isteyen faşizmin yenilgisi çözülüşünü hızlandıracaktır.

Faşizm Birleşik devrim güçlerine dönük saldırılarını yoğunlaştırırken aynı zamanda işçi ve emekçilere dönük saldırılarını da yoğunlaştırmaktadır. Toplumda “ben emeğime ve geleceğime sahip çıkıyorum” diyen herkes faşizmin hedefi konumundadır.

Ülke içerisinde faşist iktidarın krizi saflarında bir zayıflamaya dönüşmüş durumdadır. Bizzat faşist iktidarın lideri “demokratikleşme ve hukuk devleti” vurgusu yapmaktadır. Bu vurgunun nedeni sistemin içinde bulunduğu kriz ve krizden çıkış arayışlarıdır.

Ülkede geniş toplumsal kesimlerde faşizme karşı ciddi bir öfke birikmiş durumdadır. Bu öfkeyi örgütleyerek sisteme yöneltmek birleşik devrim güçlerinin görevidir. Faşist iktidarın yaratmaya çalıştığı korku duvarının ülkede yaşanan bir dizi gelişmeyle birlikte  yıkılmaya başladığı önemli bir gelişmedir.

Mesele faşizmden rahatsız olan kesimlerin ortak bir mücadele cephesinde buluşması ve örgütlenmesi meselesidir. Bu mesele tamda HBDH’ın meselesidir.

Gerilla güçlerinin kararlılığı ve mücadelesi Birleşik devrim güçleri tarafından faşizmin cephe gerisi olarak gördüğü metropollere taşınmalıdır. Faşizmi yenecek olan birleşik devrim güçlerinin savaşı ülkenin batısına taşıyıp faşist sistemi hedef alan eylemleri olacaktır.

Bize güç verin Faşizmi yıkalım Özgürlüğü kazanalım

Gelinen aşamada faşizmin topyekün imha saldırıları karşısında topyekün direnişe geçmek temel yaklaşımımızdır. Birleşik devrim güçleri özelleşmiş gerilla güçleriyle, milis güçleriyle ve militan kitle mücadelesiyle faşizmi hedef almalıdır.

Gerilla güçlerimiz mücadele içerisinde önemli deneyimler ve savaş pratiği geliştirdiler.  Gerilla güçleri bütün alanlarda faşizmin bütün yoğun teknik kullandığı saldırıları karşısında görkemli bir direniş göstermektedir. Geçtiğimiz yaz döneminde başlayan ve halen devam eden Haftanin direnişi bu konuda oldukça öğreticidir.

Gelinen aşamada faşizmin yenilgisinin koşulu Türkiye metropollerinde birleşik devrimci savaş pratiğini daha güçlü hayata geçirmekten geçmektedir.

Faşizmin topyekün saldırısı karşısında gerilla güçleri, milis güçleri ve en geniş halk örgütlenmesiyle kapsamlı bir mücadele hattı örülerek başarı kazanılabilir.

Türkiye metropollerinde işçi direnişleri, kadın eylemleri, kapitalizmin doğayı talanına karşı direnen köylüler ve hakkını arayan emekçiler yaygın bir mücadele pratiği içindedir. Bu eylemleri ortak bir mücadele potasında birleştirmek ve her gün daha güçlü bir şekilde faşist iktidarı hedefler hale getirmek hedefimizdir.

Faşizme karşı birleşik devrimci savaşı Türkiye metropollerine taşımak milis eylemleriyle faşizme karşı hesap sormak ve genelleşmiş kitle şiddetiyle faşist iktidarın çizdiği daraltılmış muhalefet çerçevesini aşmak hedefimizdir.

Bu mücadele içerisinde işçi, kadın ve gençlik kesimlerine öncü bir rol düşmektedir. Yoksul mahalleleri ve işçi semtleri faşizme karşı devrimcilerin mücadele pratiği içinde mevzi kazandığı alanlara çevirilmelidir. Burada faşizmin yarattığı yılgınlık ve korku atmosferi dağıtılmalıdır.

Sokak sokak, fabrika fabrika, okul okul ve semt semt örgütlenmek temel hedefimizdir. Faşizme karşı en önemli iki silahımız bulunmaktadır. Biri devrimci eylemimizin dönüştürücü gücü diğeri ise kitlelerle yüz yüze kuracağımız örgütsel bağdır.  Halkımızı doğru temelde örgütlersek faşizmi yeneceğimize kuşku yoktur. Onu yıkacak olan devrimcilerin öncülüğünde halkın  iradi eylemi olacaktır.

Bütün gelişmeler lehimizedir. Faşizme karşı bütün gücümüzle direneceğiz ve devrimci eylemi yükseltirsek kazanacağız.

Gün birleşik devrimi örgütlemek ve halkımıza anlatma günüdür. Faşist iktidarının geleceğini belirleyecek olan tarihsel bir mücadele dönemine giriyoruz. Bu temelde bütün birleşik devrim güçleri üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

Önceki Yazı

Mücadele edeceğiz, faşizmi yıkacağız, biz kazanacağız!

Sonraki Yazı

Antifaşist mücadelede kadın dinamiği-Avaşin Sterk

HBDH

HBDH

Sonraki Yazı

Antifaşist mücadelede kadın dinamiği-Avaşin Sterk

PKK YK Üyesi Duran Kalkan: 43. yıl hedefimiz faşizmin yıkılmasıdır.

  • HBDH Muzaffer Kandemir Milisleri: İstanbul’u faşizme ve zehir tacirlerine dar edeceğiz

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • KBDH Sakine Cansız Milisleri : İstanbul’da Uyuşturucu Tacirlerini Hedef Aldık

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • Rosalara, Merallere, Lalelere, Saralara ve Sevêlere Sözümüz; Faşizmi Yıkacağız!

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • KBDH Leyla Şaylemez İntikam Milisleri: Ülkü Ocaklarına Eylem

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
  • HBDH Fidan Doğan İntikam Milisleri: Faşizmin Sermayelerinden A-101 imha edildi.

    0 paylaşım
    Paylaş 0 Tweet 0
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER

© 2016 - HBDH.

Login to your account below

Forgotten Password?

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In