Tayyip Erdoğan yönetimindeki burjuva Türk devletinin başta Kürt halkımız olmak üzere, tüm Türkiye halklarına karşı geliştirdiği saldırılar kesintisiz bir şekilde devam ediyor. Ancak savaşla ayakta kalabilen AKP yönetimi, Kuzey Kürdistan’da yoğunlaştırdığı saldırılarını güney Kürdistan’dan özgür Rojava ve Şengal alanlarına taşıyor. Kürdistan dağlarını, doğasını bombalıyor, ormanlarını yakıyor. Her türlü hak ve özgürlüklerin düşmanı AKP yönetimi Türkiye ve Kürdistan’da tutuklama terörü ile tüm demokrasi güçlerini esir almaya çalışıyor. Kazanılmış mevzileri, belediyeleri gaspediyor. Milletvekillerini, belediye başkanlarını tutukluyor, parti binalarını basıyor.
15 Temmuz darbe girişimini bahane ederek tüm Türkiye ve Kürdistan’ı olağanüstü hal rejimiyle yönetiyor. Yüz binlerce emekçiyi işten atıyor, OHAL kararnameleriyle gazeteleri ve televizyonları kapatıyor. Tüm Türkiye’yi koca bir hapishaneye çeviriyor.
Faşist AKP yönetimi devrimci demokratik güçlere karşı tam bir topyekün savaş konsepti geliştirmiş durumda. Tüm devlet kurumları bu politikanın hizmetindedir. Ordusundan polisine, üniversitelerinden diyanetine kadar tüm devlet kurumları topyekün savaş politikasının yanında durmaktadır.
Hileyle referandumdan “Evet” sonucu çıkartarak, diktatörlüğüne yasallık kazandırmaya çalışan Tayyip Erdoğan yönetimi, sömürü ve zulüm politikalarını ordu, polis ve sivil faşist güçler eliyle hayata geçiriyor. Bu süreçte, tam bir psikolojik terör estiriyor. Yüksek teknolojik silahlarla gerilla mevzilerine saldırırken, Rojava’yı, Şengal’i işgal planları yapıyor.
Tüm bu saldırıların karşısında, halklarımız boyun eğmiyor. Faşist teröre ve baskıya rağmen onur ve özgürlük taleplerini yükseltiyor. Gerillanın, tekniğin her biçiminin kullanılmasına rağmen önlenemeyen eylemleri, kadınların cinsel istismar yasasına karşı mücadelesi, 8 Mart, Newroz günlerinin kitlesel direnişlerle kutlanması, “Hayır” cephesinin ancak hileyle engellenen zaferi, 1 Mayıs kutlamalarındaki kitlesellik Tayyip Erdoğan diktatörlüğüne emekçilerin, ezilenlerin cevabıdır.
Halkların Birleşik Devrim Hareketi, faşist saldırılara, topyekün savaşa karşı, halklarımızı topyekün direnişe çağırıyor.
Halklarımız bakımından hiçbir meşruiyeti olmayan Tayyip Erdoğan yönetiminin ve devletin faşist saldırılarına ancak birleşik direniş cephesi büyütülerek yanıt verilebilir. HBDH bu mücadelenin bir parçası ve öncüsüdür. Diktatöre Hayır diyen milyonların özgürlük ve adalet isteyen bölükleri, faşist teröre boyun eğmiyor. Ancak, mücadele birleşik tarzda devrimci eylemlerle büyütülmezse, salt protestoculukla bir yere varılması mümkün değildir.
Halkların Birleşik Devrim Hareketi, faşizme ve gericiliğe karşı mücadele etmek isteyen tüm kesimlerin buluşma adresidir. Özgürlük isteyenlerin, adalet arayanların, kadınlara dönük erkek egemenlikçi baskıcı politikalara karşı çıkanların, diliyle, kültürüyle ve inancıyla özgürce yaşamak isteyenlerin mücadeleyi daha da büyütmekten, sömürü ve zulüm devletini yıkmaktan başka bir seçenekleri yoktur. HBDH bu mücadelenin motor gücü olarak en önde dövüşmeye kararlıdır.
Faşizme ve bölgesel gericiliğe, onların işbirlikçilerine karşı direnişin kitleselleşmesi için tam bir seferberlikle hareket edilmelidir. Adalet ve özgürlük mücadelesinin önündeki en büyük engel Tayyip Erdoğan yönetimindeki devlettir. Örgütsüz, kendiliğinden ya da düzeniçi politikalarla faşizmin geriletilmesi ya da adalet talebinin karşılanması mümkün değildir. Bu nedenle, HBDH’nin yükselttiği “faşizmi yeneceğiz, halklarımız kazanacak” şiarı yol göstericidir. Düzeni yücelten, onun bir parçası olan kurumlarla adalet ve özgürlük talepleri elde edilemez. Özgürlük ve adalet isteyenler bu sömürü düzeninin tüm kurum ve partilerinden kopuşmalı, devrimci demokratik saflarda yerini almalıdır.
HBDH sokaklarda, fabrikalarda ve hayatın her alanında devrim ateşlerini büyütmeye, faşizmi yenmeye kararlıdır. Bu mücadelede gençlik ve kadınlar özel bir yer tutacaktır. Gençlik, birleşik devrimci iradesini büyütmek için, dinamizmi ve atılganlığıyla sokaklarda özgürlük ateşlerini büyüterek yürümeli, arayış halindeki kitlelerin HBDH saflarında buluşmasını sağlamalıdır. Halklarımız, onurlu ve özgür bir yaşam mücadelesi için HBDH saflarında örgütlenmelidir.
Çağrımız emekçi halklarımıza, özgürlük, eşitlik ve adalet arayanlaradır:
Faşizme ve onun saldırılarına boyun eğmeyelim. Tayyip Erdoğan yönetimindeki diktatörlüğün savaş ve zulüm politikalarına karşı, örgütlü devrimci mücadeleyi yükseltelim. Direniş seferberliğiyle, bu sömürücü zulüm düzenine karşı ayağa kalkalım. Faşizmi yenmek ve devrimin zaferi için, Halkların birleşik devrim hareketini büyütelim.
HBDH Genel Konseyi
24 Haziran 2017