71 Devrimci kopuşu Türkiye devrimci hareketi içerisinde önemli bir yol ayrımını içermektedir. Özellikle kendi sağından medet uman anlayıştan kopuş ve silahlı mücadeleye yönelme konusunda 71 devrimciliği çığır açmıştır. Kızıldere direnişi ise 71 devrimciliği içerisinde çizgi yaratmış en önemli duruşlardan biridir.
Devrimcilik iddiası açısından, cüret açısından, kararlılık açısından ve devrimci dayanışma açısından Kızıldere direnişi gerçekten tarihsel gelişim içerisinde kendi orijinalitesine sahip bir duruş, öyle olduğu için geride kalan bu kadar yıla rağmen Türkiye devrimci hareketi içerisinde değerini korumakta ve üzerine söz söylenmektedir.
Kızıldere direnişi devrimcilik iddiasında ısrar açısından önemli bir duruşu içermektedir. Kendisini devrimci dava uğruna feda etme düşmana teslim olmama kararlılığı iradesi taşımaktadır. O gün gösterilen bu kararlı duruş bugüne uzanan bir devrimci mücadele geleneği yaratma konusunda önemli bir tarihsel rol üstlenmiştir.
Devletle karşı karşıya gelindiğinde cüretle karşı koyma ve devrimci savaş iddiasını savunma iradesi taşımaktadır. Bu yönüyle 68 hareketi içerisinde oluşan ve zorlu süreçlerde kendini gösteren düzene sığınma ondan icazet bekleme arayışlarına hiçbir şekilde taviz vermemiştir. Bu yönüyle THKP/C içerisinde çıkan mücadele kaçkını eğilimler açısından Kızıldere mücadele çizgisi kesin yenilginin ilanı anlamına gelmektedir.
Devrimci mücadele içerisinde küçük burjuva kişilikler zorlu süreçlere girdiklerinde geri adım atma ve taviz verme eğilimi içerisine girerler bu yönüyle kararlılık faktörü böylesi eğilimlerde zafiyet göstermeye başlar. Bu yönüyle de Kızıldere direnişinde kararlılık çok net bir şekilde ortaya konulmuştur. “Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” sözlerinde cisimleşen kararlılık Türkiye devrimci hareketinin yüz akı ve gelecek kuşaklara taşınan önemli bir mücadele geleneğinin işaretidir. Bu açıdan Mahir Çayan ve yoldaşları davalarına sonuna kadar bağlı gerçekten kararlı bir duruş içerisinde olmuşlardır.
Devrimci dayanışma açısından ve siper yoldaşlığı yönüyle Kızıldere direnişinin ayrı bir anlamı da bulunmaktadır. Bu direnişte THKP/C ‘li Mahirler THKO’lu Denizler asılmasınlar diye ölüme yürümüşlerdir. Bu eylemi THKP/C’li ve THKO’lu devrimciler birlikte gerçekleştirmişlerdir. O günden bugüne uzanan bir devrimci dayanışma örneği aynı zamanda kendilerinden sonrası gelecek kuşaklara örnek olmuştur.
Elbette tarihsel bir olayı hatırlarken o günün koşullarında değerlendirmek gerekmektedir. Bu yönüyle Kızıldere direnişi bugün devrimcilik adına Türkiye devrimci hareketi içerisinde bulunan birçok duruşunda temellerinin atıldığı bir tarihselliği içermektedir. Dolaysıyla artık 30 Mart 1972 tarihiyle anılacak bir olgu olmaktan çıkmış tarihe mal olmuş bir gerçeklik haline gelmiştir.
Bugün Türkiye devrimci hareketi içerisinde bulunan birçok örgütlenme bir şekilde kendini Kızıldere direnişi ve onun tarihsel mirasıyla ilişkilendirmektedir. Bizler açısından da rahatlıkla söyleyebiliriz Kızıldere mücadelesini sahipleniyoruz ve onların takipçileriyiz.
Elbette Kızıldere direnişinden bu yana 49 yıl geri de kaldı. Bu 49 yılda birçok örgütlenme 70’li yıllar boyunca savundukları iddialardan uzaklaştılar ve onların gerisine düştüler. Bu yönüyle onlar açısından artık Kızıldere direnişi sadece nostalji haline geldi. O gün için Mahir Çayan ve yoldaşların tavrını doğrulayanlar bugün için aynı mücadele tarzını ve yöntemlerini kullanmaktan imtina etmektedirler. Çeşitli gerekçelerle Kızıldere çizgisinden ve onun yarattığı devrimci gelenekten uzaklaşmışlardır.
Devrimci siyaset açısından ise çok farklı bir durum vardır. Özellikle 2014 Kasım atılımından sonra Kızıldere direnişi çizgisi ile aramızdaki açı farklı kapanmaya başlamıştır. Mücadele daha da gelişmiş devrimcilik iddiası daha da güçlenmiştir. Cüret daha da artmış ve kararlılık konusunda önemli devrimci pratikler yaratılmıştır.
Elbette tarihsel olaylar kendi orijinalitesi içerisinde olur. Kızıldere direnişi de öyle yaşanmıştır. Aynı faktörler ve koşulları tekrar yaratarak Kızıldere direnişini tekrarlamak mümkün değildir. Ancak bugünün sınıf mücadelesi içerisinde Kızıldere direniş ruhunun ve mücadele kararlılığının takipçisi olmak mümkündür.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan coğrafyasında faşizme karşı yürütülen birleşik devrim mücadelesinin her aşamasında Kızıldere direnişinin ruhu ve yol göstericiliği vardır. Son olarak Gare direnişinde Şoreş yoldaşların direnişi şahsında yine Kızıldere direnişinin kararlılığı ve teslim olmayan devrimci duruşu kendini göstermiştir. Yine Orhan Yılmazkaya’nın Türkiye’de Bostancı’da devrimci duruşu Mahir Çayan ve yoldaşlarının kim olduğunu Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halklarına hatırlatmıştır. Yine Önderimiz Ulaş Bayraktaroğlu “Hiçbir yerdeyken Her yerdeyiz, Gökyüzünde Uçan Ateş kuşlarıyız” diyerek devrimci siyaseti bu günkü birleşik devrim çizgisine taşıyan önemli pratiğiyle Kızıldere direnişçilerinin ayak izlerini takip etmiştir.
Bütün bu değerlendirmelerin ışığında, çok net bir şekilde diyebiliriz ki: Kızıldere sana biz de geliriz.