Bundan 6 yıl önce Kürt özgürlük hareketi büyük bir devrimci ustalıkla Kobane’de yeni bir devrimci dalganın yükselişine yol açtı. Sömürgeci Suriye Baas iktidarının emperyalist yayılmacılık karşısında içine girdiği kriz Rojava’da mevzilenen Kürt devrim güçleri tarafından bir Kürt özgürleşme sürecine yöneltildi. Bu devrimci dalganın TC faşist sömürgeciliği ve emperyalistler tarafından DAİŞ saldırganlığıyla önünün kesilmesi çabaları ise, bu kez uzun yıllardır oportünist tahakküm altında tutulan Türkiye devrimci hareketinin devrimsel bir dirilişine yol açtı. Rojava devriminin başlangıcını oluşturan Kobane, bu kez Türkiye devrimci hareketinin oportünist süreçlerden kopuşuna yataklık etti. Bu iki devrimci akış bu yeni zeminde bugün halkların birleşik devrimini yükseltmek için birbirine güç veriyor.
Partimiz DKP bu devrimci koşullarda kuruldu. Partimiz ve onun askeri gücü BÖG, Türkiye devrimci hareketinin birleşik devrim hattındaki diğer örgütleriyle birlikte Hol’den Şeddade’ye, Menbiç’ten Rakka’ya Rojava devriminin güçlenmesi ve gelişmesi için Kürt devrimiyle siper yoldaşlığı içinde oldu. Bu yoldaşlık sürecinde Ulaş komutanlarımız başta olmak üzere 15 yoldaşımızın şehadeti Türkiye ve Kürdistan halklarının kardeşliğinin yanı sıra Türkiye ve Kürdistan devrimlerinin kan kardeşliğini de pekiştirdi.
Bütün emperyalist ve sömürgeci hamle ve oyunlara karşın Rojava devriminin bugün dimdik ayakta duruyor olması Türkiye topraklarında birleşik devrimin gelecek başarısının da bir işaretidir. Bu nedenle TC faşist sömürgeciliği ve emperyalist yayılmacılık Rojava’da ve Başur’da Kürt devrim alanlarını sürekli bir savaş konusu haline getirmiş durumdadır. Dün Afrin’de sömürgeci işgali kendi iktidarının gereği olarak gören RTE ve Saray iktidarı Bradost’ta emperyal yayılmacılığın yollarını inşa etmeye çalışıyor. Çaresizliği ortadadır: Kürt devrimi bir taraftan bu alanlarda sömürgeci TC’ye kan kustururken, diğer tarafta Kürt halkı gene bütün oyunlara karşın HDP’yi inkârcı ve imhacı Türk siyasetinin karşısına dikti. Emperyal yayılmacılık ve TC sömürgeciliği bundan böyle Kürt halkının safiyane barış ve adilane çözüm isteklerini istismar edemeyecektir. RTE ve Saray diktatörlüğü Roboski’den Afrin’e, Paris’ten 24 Temmuz’a bütün alçaklıklarıyla barış ve çözüm konusundaki tavrını açıkça ortaya koymuş durumdadır. RTE ve Saray diktatörlüğü bundan böyle artık sadece Kürt devriminin ve Kürt halkının öfkesiyle ve özgürlük tutkusuyla muhatap olacaktır. Rojava’da, Başur’da ve Bakur’daki saldırganlığıyla TC sömürgeciliği bütün bölgesel sömürgeciliğin ve emperyal yayılmacılığın doğrudan kendisi olmuş durumdadır. Bu yüzden Kürt özgürlükçülüğü için artık Kürt devrimi bir Bakur devrimi olarak tanımlanabilir. Ve elbette Bakur devrimi de bir Türkiye devrimidir. Bu yaklaşım önümüzdeki dönemde birleşik devrimin temel rotasıdır.
Bu temel rota, her iki devrim çizgisi açısından ama elbette özellikle Türkiyeli devrim çizgisi açısından Türkiye metropollerinin devrimci bir tarzda zorlanmasını gerektirir. Metropollerdeki Türkiyeli ve Kürt proletaryanın, emekçilerin, Alevi halkın, kadınların toplumsal öfkesinin özellikle son seçim sahtekârlığından çıkartılan dersler ışığında devrimci savaş tarzlarıyla yükseltilmesi önümüzdeki görevdir. Rojava devrimi, oportünist ve revizyonist kuşatmalardan sıyrılmış bir devrimci insiyatifin bölgesel devrim potansiyellerini nasıl harekete geçirebildiğinin bir örneği olarak Türkiyeli bir devrim için son derece öğretici bir gerçek olarak hemen yanı başımızda durmaktadır.
Yaşasın Rojava Devrimi
Kahrolsun Faşizm
Yaşasın Türkiye ve Kürdistan halklarının Birleşik Devrim Çizgisi
19 Temmuz 2018
DKP/BÖG Rojava Komutanlığı