Tayyip ERDOĞAN’ın başında bulunduğu sömürgeci faşist Türk devletinin halklarımıza, işçilere, emekçilere ve tüm ezilen kesimlere yönelik uyguladığı terör ve saldırganlığın en önemli hedeflerinden biri de, hapishanelerdeki politik tutsaklardır.
7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Erdoğan AKP’sinin ağır bir yenilgi almasının ardından faşist şef tarafından gerçekleştirilen darbeyle aralarında HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ-Selahattin Demirtaş’ın da olduğu milletvekilleri, belediye başkanları ve onbinlerce politik aktivist tutuklandı, işkenceden geçirildi.
Hapishanelerde izolasyon koşulları koyulaştırıldı, faşizme karşı mücadelede tutsak düşenler dünyadan en ağır biçimde tecrit edildi. Yayınlara ve kitaplara ulaşım hakkı engellendi, disiplin cezalarıyla görüş ve mektuplaşma hakkı gasp edildi. Politik ve edebi üretimlerin gazete ve yayınevlerine ulaşımı engellendi.
En son Kasım 2020’de, Kandıra F tipi Hapishane’sinde aralarında HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, milletvekilleri Sebahat Tuncel, Çağlar Demirel ve çok sayıda mahpusun hücrelerine baskın yapılarak notlarına, savunmalarına, şiir ve edebiyat çalışmaları yanında kalem ve kitaplarına el konuldu.
2015 sonrası hapishanelerdeki faşist saldırganlık altında tecrit işkencesi ağırlaşarak devam etti. Başta Kürt halk önderi Abdullah Öcalan olmak üzere, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış yüzlerce politik tutsağa karşı intikamcı uygulamalara gidildi. Dünyayla, aileleri ve arkadaşlarıyla olan sınırlı bağları, bir saatlik havalandırma ve 15 günde bir yaptıkları görüş-telefon hakları keyfi gerekçelerle gasp edildi.
Korona pandemisi Erdoğan faşizmi tarafından “allahın lütfu” olarak görülüp, politik tutsaklar üzerindeki baskı ve tecrit politikalarının derinleştirilmesi için kullanıldı. Uluslararası kurumların, TTB, TİHV, İHD, ÖHD, ÇHD gibi meslek ve insan hakları örgütlerinin başta hasta tutsaklar olmak üzere, politik tutsakların serbest bırakılması çağrıları yanıtsız bırakıldı. Bununla da kalınmayarak hasta tutsakların tedavisi engellendi.
TC devletinin resmi raporlarına göre 368 hapishanenin 117’sinde korana vakası görülmüş, 12 mahpus salgın nedeniyle hayatını kaybetmiş. Dünya Sağlık Örgütü tarafından birçok kez gerçek bilgileri paylaşmadığı için uyarılan bir devletin hapishaneler için verdiği rakamların ne kadar güvenilir olabileceği düşünüldüğünde mevcut tablonun ne kadar ağır olduğu ortadır!
Pandemi öncesi hasta tutsakların tedavisi değişik yöntemlerle engelleniyordu. Sağlık hakkından faydalanma özellikle politik tutsaklara karşı bir şantaj aracı olarak kullanılıyordu. 2015 yılından sonra ise giderek imha etme veya engelli yaşama mahkum edildi. 2020 yılı içinde toplam 49 hasta mahpus yaşamını yitirdi.
Bugün, Türkiye ve K.Kürdistan’daki hapishanelerde 300 bine yakın mahpus bulunmakta. Binlerce çocuk anneleriyle birilikte hapishane koşullarında yaşıyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD), tespit edebildiği Türkiye ve K.Kürdistan hapishanelerinde 591’i ağır olmak üzere toplam 1564 hasta mahpus bulunmaktadır.
Faşist politik islamcı Erdoğan rejimi, ağır tecrit koşulları altında hapishaneleri adeta Nazi ölüm kamplarına çevirmiş durumda. Devrimci tutsaklar, bütün bu imha ve tecrit saldırılarına karşı başeğmez bir direniş gösteriyor. Son olarak ise, 27 Kasım’da yurtsever tutsakların tecride karşı başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi tutsaklar bir kez daha bedenlerini ortaya koyarak yeni bir direniş dalgası başlattılar.
Hapishanelerde bedenleri dışında kendini savunma aracı olmayan tutsakların seslerini-taleplerini Avrupa’da meydanlara, sokaklara, okullara, işyerlerine taşıyalım. Onur ve özgürlük direnişini sahiplenip, faşizme karşı birleşik mücadeleyi yükseltelim. Hapishane duvarlarıyla birlikte faşizmi yıkalım ve özgürlüğü kazanalım!
TECRİDE SON, HASTA TUTSAKLAR DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!
DEVRİMCİ TUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!
pdf olarak indir >>>