• FORUM
  • İLETİŞİM
21 Nisan 2021
  • Giriş
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
Halkların Birleşik Devrim Hareketi
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster

Ulaş Bayraktaroğlu’nu Anarken- Tekin Yoldaş

16/05/2020
FORUM, ŞEHİTLER
0
0
PAYLAŞIM
713
GÖRÜNTÜLEME
Twitter'da paylaşFacebook'da paylaşWhatsapp'da paylaş

Türkiye devrimci hareketi kuruluşundan bu güne birçok defa yenilgi ve zafer süreçleri yaşamıştır. Bütün bu süreçler içerisinde ön plana çıkan, yaşanan kritik dönüm noktaları içerisinde bireylerin rolü bazen daha belirginlik kazanmaktadır. Bu yönüyle bazen özne-nesne diyalektiği içerisinde bireyin etkisinin nesnel olandan bağımsız olmamak koşuluyla önem kazandığı zamanlar olmaktadır.

Elbette diyalektik materyalist bir yöntemle bakarsak toplumların gelişimine yön veren onun gelişim yasalarıdır. Bu yasalar içerisinde bireylerin rolü de ancak bu yasaların nesnelliğinin izin verdiği çerçevede olmaktadır.
Ulaş Bayraktaroğlu bütün yaşamıyla aslında öznelliğin nesnelliğe devrimci müdahalesinin en net ifadesidir. Kendisi, tarihsel gelişme içerisinde öznenin oynayacağı rolün sınırlarında yaşamış önemli bir değerdir.
Bu gün Ulaş Bayraktaroğlu’nun ölümsüzleşmesinin 3. Yıl dönümündeyiz. Bu 3 yıl elbette ülkemizde sınıf mücadelesinin geliştiği dinamikler düşünüldüğünde, durağan bir dönem değil tam tersine sınıf mücadelesinin bütün şiddetiyle devam ettiği 3 yıl olmuştur. Ulaş Bayraktaroğlu’nun idealları bugün kurucusu olduğu DKP/BÖG saflarında yaşamaya devam etmektedir.

Ulaş Bayraktaroğlu’nun ölümsüzleşmesinin ardından geçen 3 yılda birçok şey daha da netleşmiş oldu. Her şeyden önce onun ideallerine bağlı olanlarla, olmayanların ayrıştığı çetin bir dönem yaşadık. Sonuç olarak faşist iktidarın en önemli psikolojik savaş politikası; devrimci örgütlenmelerin önder nitelğindeki kadrolarını yıpratmak ve onları itibarsızlaştırmaktır. Bu yönüyle özel bir savaş politikası olarak Türkiye faşist rejimi bunu sık sık yapmaktadır. Ulaş Bayraktaroğlu şehit düştüğünde onun şahsında Gezi Direnişi, Rojava Devrimi, birleşik devrim mücadelesi ve Türkiye Sosyalist Hareketi’ne dönük bir karalama politikası yürütülmeye çalışılmıştı. O dönem Türkiye’de ve bütün mücadele alanlarında Ulaş Bayraktaroğlu’nu en güçlü şekilde sahipleneren devrimci siyaset, bu planları boşa düşürmüştü.

Aslında Ulaş Bayraktaroğlu’nun hayatı düşünüldüğünde, tüm bu mücadele süreçleri arasında diyalektik bir ilişki bulunmaktadır. Gezi Direnişi sırasında öncüleşen Ulaş Bayraktaroğlu, aynı zamanda yüzünü Kürdistan dağlarına dönerek orada gerilla alanlarında komutanlaşmıştı. Rojava Devrimi’nin savunulmasına katılarak bu mücadele de önderleşmişti. Aynı zamanda birleşik devrim mücadelesinin uzun süredir devrimci siyaset saflarında dillendirilen genel propogandasının somutlaşması olan bu eylem Türkiye Devrimci Hareketi saflarında da niteliksel bir sıçramaya tekabül etmekteydi.

Tüm bu diyalektik bütünlük içerisinde devrimci siyasetin gelişip netleşmesi, kendini daha net tariflemesi durağan bir süreçle mücadele dışında gerçekleşmedi. Tam tersine bu süreçler mücadele içerisinde yaşandı. Aslında Ulaş yoldaşın bütün bu süreçlerde aldığı tutum ve davranışlar, devrimci siyasetin içine girdiği değişim ve gelişim sürecini ifade etmekteydi. Bu süreç oldukça zorlu bir süreç olarak gelişti. Bir tarafta faşizme ve IŞİD’le mücadele ederken bir taraftan da içeride süreci kavrayamayan ya da kavramak istemeyen eğilimlerle mücadele ön plandaydı. Bu süreçlerde Ulaş Bayraktaroğlu’nun varlığı ve duruşu süreci kavramada, mücadele etmek isteyenlere önemli bir moral değer sunmaktaydı.

Gezi Direnişi açısından tartışmasız olan bir gerçek Ulaş Bayraktaroğlu’nun bu sürecin önderi olduğudur. Gezi Direnişi’nin başlangıcından Taksim Meydanı’nda çatışmaların yaşandığı 11 Haziran gününe kadar olan tüm süreçlere iradi bir şekilde müdahale eden Ulaş Bayraktaroğlu’dur. Gezi Direnişi devrimci siyasete de birçok şeyin olanaklarını ve yetmezliklerini göstermiştir. O döneme sürece yön veren PDKÖ (Proletaryanın Devrimci Kurtuluş Örgütü) kadroları açısından yaşanan ayaklanma deneyimi oldukça öğretici olmuştur. Fiili meşru mücadele temelinde gelişen militan mücadele, Gezi Direnişi sırasında Ulaş Bayraktaroğlu şahsında cisimleşmişti. Bu dönemde ön plana çıkan kadrolar şu gerçeği daha iyi kavradı; Gezi Direnişi sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Artık devrimci siyaset açısından partileşmeye kadar gidecek sürecin ilk kilometre taşları bu süreçte örülmüştür. Legal mücadele sınırlarını sonuna kadar zorlayan kadrolar 11 Haziran Direnişi sonrasında yeni bir mücadele hattının gerekliliği konusunda hem fikir olmaya başlamıştı. Bu yönüyle BÖG’ün ve sonrasında DKP’nin kurulması aslında bu sürecin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ulaş Bayraktaroğlu şahsında 1990’lı yıllardan başlayan ve Türkiye Devrimci Hareketi’ne hakim olan sağ tasfiyeci çizgiyle bir hesaplaşma yaşanmıştır. 2000’lı yıllarda birçok mücadele pratiğinde bu çizginin dışına çıkma arayışları olmuştur. Gezi Direnişi ve sonrasında gerilla alanlarına gidişle birlikte bu kopuşun en temel ve kapsamlı adımı atılmıştı.

Kürdistan dağlarına gidiş ve Medya Savunma Alanları’nda konumlanma böylesi bir tarihsel dönemde yaşanacak kopuşun bir diğer hamlesi olmuştur. Kasım Atılımı ile birlikte bu devrimci kopuş hamlesi somut pratiğe dönüşmeye başlamıştır. Ulaş Bayraktaroğlu bütün bu sürecin tartışmasız öncüsü ve planlayıcısı olmuştur. Medya Savunma Alanları’na ilk giden ve orada kalarak ilk gelen grupların eğitimini organize eden odur. Artık bu alanlarda Ulaş Bayraktaroğlu’nun adı Mehmet yoldaş olmuştur. Medya Savunma Alanları’nda ilk konumlanma ve askeri üstlenme pratiği hep Mehmet yoldaşın önderliğinde gerçekleşmiştir.
Sonrasında Rojava Devrimi alanlarına geçerek Rojava Devrimi’nin savunulması sürecine enternasyonalist bir devrimci olarak katılmıştır. Kobane Savunması’na katılma ve Kasım Atılımı sürecinine de yön veren Ulaş Bayraktaroğlu’dur. Birleşik Özgürlük Güçleri’nin kuruluşu ve özgürlük güçleri düşüncesinin oluşturulması süreci de bizzat Ulaş Bayraktaroğlu önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu açıdan Rojava Devrimi’nin savunma sürecine enternasyonal bir devrimci olarak katılan Ulaş Bayraktaroğlu, Gezi Direnişi sonrasında gelişen süreci yeni bir aşamaya taşımıştır. Gezi Direnişi sürecinde fiili meşru mücadele şeklinde gelişen devrimci pratik artık yeni bir sıçrama aşamasına girmiştir.

Birleşik devrim mücadelesinin örgütlenmesi ve somuta dönüşmesi konusunda da Ulaş Bayraktaroğlu’nun tarihsel sorumluluğu bulunmaktadır. Birleşik devrim güçlerinin örgütlenmesi ve somutlaşması süreci aynı zamanda uzun zamandır birbirinden ayrı gelişen mücadele dinamiklerinin ortaklaşması meselesidir. Türkiye işçi sınıfı ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin birleşik devrim mücadelesinde birleşmesi ülkemiz coğrafyasında devrimci güçlerin konumlanmasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Ulaş Bayraktaroğlu, Türkiye Devrimci Hareketi içerisinde de önemli bir duruşu ifade etmektedir. Tüm dünyada sol liberalizmin devrimci saflara dönük ideolojik saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde yazdığı teorik yazılar ve politik değerlendirmelerle devrimci siyasetin var olan bu keşmekeşlik ortamından çıkmasına da büyük katkılar sunmuştur. Bu yönüyle özellikle Marksizm, Leninizm’in savunulması ve ona dönük yaratılan her türlü ideolojik saldırının boşa çıkartılması için de büyük çabası olmuştur. Dolayısıyla Marksizm’i, Leninizm’i savunan ve onu içinde bulunduğumuz ülkenin sınıflar mücadelesi için kendine klavuz edinen biri olarak 1990’lı yıllarda başlayıp bu güne kadar uzanan tasfiyeci ve pasifist eğilimlere karşı Ulaş Bayraktaroğlu’nun yaşamı başlı başına bir karşı eylemdir.

İçinden geldiği gelenek saflarında hakim olan sağ-pasifist çizgi Ulaş Bayraktaroğlu şahsında yenilgiye uğratılmıştır. Onun duruşu ve yaşamı devrimci çizginin güçlenmesi , devrimci siyasetin genelinde devrimci duruşun hakim olmasında büyük bir moral değerdir. Bugün Kürdistan dağlarında, Rojava’da ve ülkemiz topraklarında yer alan Özgürlük Güçleri gerillaları kendisine Ulaş Bayraktaroğlu’nu rehber almaktadır. Cezaevlerinde bedel ödeyen yoldaşlar onun açtığı yoldan yürüyerek onun gibi tutsaklığı bir direniş alanına çevirmektedir. Devrimci siyaset saflarında yer alan en gencinden en yaşlısına kadar herkes kendisine Ulaş Bayraktaroğlu’nu örnek almaktadır.
Ulaş Bayraktaroğlu denildiğinde akla gelen en önemli meselelerden biri de askerileşme meselesidir. Onun şahsında partimiz DKP/BÖG devrimci bir savaş örgütü olarak kurulmuştur. 1990’lı yıllar boyunca Türkiye devrimci hareketinde neo-liberal hegomanyanın yarattığı sol liberal bir akılla oluşan sivilleşme, onun şahsında ideolojik ve pratik olarak yenilgiye uğratılmıştır. O herkesin askerileşmek yerine sivilleştiği ve devrimci savaş örgütünden bahsetmekten kaçındığı bir dönemde hepimizin komutanı olarak, devrimci savaş örgütünün temellerini en güçlü şekilde atmıştır.

Onun komutanlaşması ve hatta Özgürlük Güçleri gerillaları için komutan olması parti içerisinde var olan küçük burjuva eğilimleri rahatsız etmiştir. Zira gerçekten işçi sınıfının partisi küçük burjuva unsurlar için kasvetli bir fabrikaya benzer. Onların çok önemli gururları böylesi bir fabrikadan hep uzak durmuştur. Ulaş Bayraktaroğlu’nun komutanlığı küçük burjuva unsurları rahatsız ederken özgürlük güçleri felsefesine bağlı gerillalar için doğallığında kabul edilen bir gerçeklik olmuştur. Zira o bizlerden bu kabulu mücadele içerisindeki pratiği, ideolojik netliği ve önderlik rolüyle kazanmıştır.

Onun ölümsüzleşmesi sonrası, tasfiyeci eğilimlerin bu kavramdan çok fazla rahatsız olmalarının nedeni komutanımızın ismi ve duruşu yükseldikçe, kendilerinin tarihsel rolünün küçüldüğü gerçeğidir.
Bütün bu gerçekler ışığında Ulaş Bayraktaroğlu’nu anarken ona sözümüz; onun açtığı yolda, onunla birlikte yürümeye devam edeceğiz. O bugün fiziksel olarak aramızda olmasa bile biz onun öğrencileri olarak, mücadelenin her pratiğinde onun öğrettiklerini en eksiksiz şekilde uygulayacak ve Türkiye devrimine yürümeye devam edeceğiz.

Partimiz, işçi sınıfı ve emekçiler saflarında örgütlendikçe, onun mücadele pratiği ve devrimci duruşu daha geniş kitleler için rehber olmaya devam edecektir. Türkiye devrimi mücadelemizde Ulaş Bayraktaroğlu’nun anısına bağlı kalmak ve onun ideallerini gerçekleştirmek, bizlerin tarihsel sorumluluğudur. Onun açtığı yoldan yürüyüp, onun ideallerini gerçekleştirip, Türkiye devrimin bayrağını daha da yükseltmek görevimizdir.

Önceki Yazı

HBDH: Onlar Umutsuzluğa Ve Çaresizliğe Vurulmuş Bir Neşter, Yol Gösteren Kutup Yıldızıdırlar!

Sonraki Yazı

HBDH: TSK’ya ait Maltepe Kara Dikimevi Müdürlüğü’nü Vurduk, 18 ölü

HBDH

HBDH

Sonraki Yazı

HBDH: TSK’ya ait Maltepe Kara Dikimevi Müdürlüğü’nü Vurduk, 18 ölü

MKP: 1973 18 Mayıs’ında Ölümsüzleşen Komünist Önderimiz Kaypakkaya Yoldaş Şahsında Tüm Parti ve Devrim Şehitlerini Anıyoruz!

SON EKLENENLER

HSM, Sinan Dersim’in şehit düştüğünü açıkladı

21 Nisan 2021

1 Mayıs’ta birlik, mücadele ve dayanışmayı büyütelim – Ayfer Polat

20 Nisan 2021

Haymarket’dan Taksim’e Bu Tarih Bizim: Yaşasın 1 Mayıs! – DKP/Birlik

20 Nisan 2021

24 Nisan Ermeni Soykırımını unutmayacağız!

20 Nisan 2021

HBDH Yürütme Komitesi Üyesi Tekin Yoldaş’tan 1 Mayıs’a çağrı: 2021 1 Mayıs’ında bütün alanları zapt edelim!

16 Nisan 2021

Günlerin getirdiği baskı ve zulüm bitecek – Umut Keçer

12 Nisan 2021

Hîvron Razmuhi: 1 Mayısta Garê direniş ateşini büyütelim!

6 Nisan 2021
Sonuç yok
Tüm sonuçları göster
  • Açıklamalar
  • Bileşenler
  • KBDH
  • Gençlik
  • Eylemler
  • Birleşik Devrim Dergisi
  • Şehitler
  • Forum
  • MATERYALLER

© 2016 - HBDH.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In